Şehre bodrum katlardan bakmak: Gün Bey’in Penceresi
Modern kentleşme binaları sadece göğe doğru yarıştırmak gibi bir marifete sahip değil. Aynı zamanda yerin altına, bodrum katlarına hayat sıkıştırmak gibi bir marifeti de var modern kentleşmenin!
Gün Bey…
Penceresinden güneşi neredeyse hiç göremeyen ama ismi Gün olan karakterimiz, modern kentleşmenin bodrum katlara sıkıştırdığı hayatı süren binlerce kişiden biri. Bütün gün bodrum katındaki evinin penceresinden görebildiği tek şey oradan oraya koşuşturan insanların ayakkabıları. Gün Bey bu ayakkabılar üzerine hikayeler uydurarak günlerini geçiriyor. Dışarı çıkıp o ayakkabıların koşuşturmasına katılamıyor çünkü tekerlekli sandalyede yaşıyor.
Oldukça kasvetli ve zor görünen hayatını Gün Bey hiç tanımadığı insanların öyküleriyle renklendirmeye çalışıyor. Ve bir gün her yeri kaplayan karlar içerisinde oynayan çocukların seslerini duyuyor. Bu sesler, o zamana kadarki duyduğu tüm katlanmışlıkları yok ediyor. Özellikle de bir çocuğun sesi Gün Bey’i karanlık bodrum katından bembeyaz karların içine çıkaracak güce dönüşüyor.
Gün Bey’in penceresi ne gökyüzüne ne ağaçlara ne de denizlere bakıyordu. Ama bir pencerenin umuda bakması insan kalabilmek için yeterli. Bunu hatırlayan ve hatırlatan Gün Bey’i bizimle buluşturan yazar Göknil Özkök ve harika çizimleriyle öyküyü taçlandıran Ceyhun Şey bodrum katlarındaki hayatlara ve umuda dikkatimizi çekmeyi başarıyor.
Bu karantina günlerinde pencerelerden dışarıya bakan, pencerelerini bir mekan olarak yeniden kurgulayan bizlerin yaşadığımız kentlere ve hayatlara dair düşünecek daha çok başlığımız var sanırım. O başlıklardan biri bodrum katlara sıkışmış hayatlar ve çocuklarla bodrum katlardaki hayatlara dair umut dolu bir konuşma yapmak zor olabilirdi, Gün Bey’i tanımasaydık… 2