Her yönüyle kapitalizmi anlatan 12 çocuk kitabı

Kapitalizmi ciddiye almak zorundayız. Çünkü kapitalizm sadece bir ekonomik sistem değil insan ve doğa arasındaki ilişkiyi bitiren bir güç olarak yüzyıllardır hayatımızda. Modern dünyanın yavaş yavaş şekillenişi ve günümüzdeki hızlı dibe çöküş, kapitalizmin neden olduğu yıkımı daha çok hissetmemize neden oluyor. Kapitalizm küresel bir felaket ama buna rağmen dünyanın sonunun geldiğini düşünmek kapitalizmin sonunun geldiğini düşünmekten daha kolay. Kapitalizmi anlamak ve neden olduğu tahribatı çocuklara anlatmak için 1 Mayıs vesilesiyle bir okuma listesi hazırladık. Bu liste, kapitalizmin işleyişini anlamak amacıyla ve bizi içine çektiği yabancılaşmadan kurtulmak temennisiyle hazırlandı.

Hayırlı okumalar dileriz.

——————————————————————————————————————————————

Kapitalizmi anlamaya giriş

Karl Marx’ın Hayaleti

Kapitalizmden bahsetmişken elbette ki Karl Marx’ı zikretmemek olmaz. Metis’in Küçük Filozoflar serisinde yer alan bu kitapta Marx’ın görüşlerini ‘hayalet’ metaforu üzerinden anlamaya çalışıyoruz. Yazar Ronan de Calan bu metaforu çocuklar için yeniden uyarlayarak keyifli bir anlatıma kavuşturuyor. Piyasa, meta, yabancılaşma, sınıf, ploreterya, fiyat, emek, üretim ilişkisi gibi kavramları hikayeleştirme tekniğini kullanarak  yalın ve basit bir şekilde inceliyor.

Çizgilerle Kapitalizmin Korkunç Tarihi

Meksikalı yazar ve çizer Rius insanlık tarihine kara bulut gibi çöken kapitalizmi çizgi roman şeklinde anlatıyor. 15. yüzyılın feodalitesinden günümüze değin kapitalizmin kısa hikayesini yalın ve özet cümlelerle anlatan kitap kapitalizm üzerine okunması gereken teorik kitaplardan biri. Çocuklar bu çalışma vesilesiyle yeryüzünü kaplayan emek sömürüsünün çıkış noktasını anlayacak ve buna bağlı olarak da çözüm yolu üzerinde kafa yoracaktır.

Polar Yeleğin Dünya Seyahati

Kapitalizmle ilgili en temel konulardan biri emeğin ve üretimin dünya üzerindeki dolaşımıdır. Adına küreselleşme dediğimiz bu dolaşım kapitalizmin “üretkenliği” ile ilgilidir. Bugün üzerinde en çok kafa yormamız gereken emek, ücret ve üretim gibi kavramlarını polar bir yelek üzerinden irdeleyen Wolfgang Korn, reyonları dolduran milyonlarca çeşit ürünün arkasındaki emeğin izini sürüyor. Ülkesinden kaçan bir mültecinin sırtındaki yelek ile o mülteciyi ekranlardan izleyen yazarın sırtındaki yeleğin aynı olması yazarı böyle bir çalışma için harekete geçirir. Kitapta kapitalizmin ‘ucuzlatma’ yoluyla nasıl tüm dünyada yayıldığının ayrıntılı anlatımını okuyoruz.

Kapitalizmin neden olduğu çocuk işçi gerçeği

Oliver Twist

Çocuk kitaplarında emeğin izini süreceksek bu konuda ilk akla gelen isim şüphesiz Charles Dickens’in ünlü karakteri Oliver Twist’tir. Sanayi Devrimi İngiltere’sinin tüm fotoğrafını kimsesiz bir çocuk üzerinden anlatan bu roman çocuk işçiliğinin kült eserlerinden biri olmuştur. İşçi sınıfının durumunu, Viktorya Dönemi toplumsal yapısını ve ahlak anlayışını resmeden kitap, değişen üretim biçiminin etki ettiği değer yargılarını konu edinir. Modernizmi eserlerinde başarılı bir şekilde işleyen yazar Charles Dickens’in Oliver karakteriyle ortaya koyduğu tablo için zorlanmadığını söyleyebiliriz. Zira Oliver kurmaca bir karakter değil, dönem İngiltere’sinin gerçek bir örneğidir.

Beyaz Pantolon

Charles Dickens nasıl kendi ülkesinin işçi sınıfının fotoğrafını çekmişse bizde de Yaşar Kemal anlattığı insan portreleriyle bunu başarmıştır. ‘Çocuklar İnsandır’ isimli çalışmasında yoksul ve kimsesiz sokak çocuklarıyla uzun sohbetlerine yer veren Yaşar Kemal ülkemizin işçi çocuklarının en büyük seslerinden biri olmuştur. Örneğin beyaz bir pantolon hayaliyle ağır bir işte çalışmayı kabul eden küçük Mustafa’nın büyük dramını anlatan Beyaz Pantolon öyküsü çocuk emeğinin nasıl istismar edildiğinin en gerçekçi ve hüzünlü anlatımlarından biridir.

Ekmek Parası

Kendisi de bir işçi ailenin çocuğu olan Muzaffer İzgü çocukluğunu anlattığı bu kitapta ekmek parası kazanmak için zorluklarla mücadele eden Kemal’in hikayesini okuyoruz. İşini kaybeden bir baba, evin geçimi için işte çalışmak zorunda kalan küçük bir çocuk, su baskınında yıkılan bir ev ama tüm bunlara rağmen dayanışmayı ve birlikte olmayı başaran bir aile… Dünyanın yükünü küçük omuzlarında taşımak zorunda kalan binlerce işçi çocuğun umut dolu öyküsü emeğin kıymetini anlatıyor.

Daha da küçük çocuklar için emek ve yaşam

Ağustosböceği

Meşhur Karınca ile Ağustos böceği masalını hepimiz biliriz. Çalışkan karınca üzerinden çalışmanın yüceltildiği ve şarkılar söyleyip eğlenen Ağustosböceği karakteriyle de aylaklığın yerildiği bu klasik masalı Shaun Tan ters yüz ediyor. Bu kez şarkılar söyleyip eğlenen bir ağustosböceği değil ağır emek sömürüsüne maruz kalan bir ağustosböceği var masalımızda. Shaun Tan son derece gerçeğin resmini çizdiği bu masalında, emek sömürünü anlatmak için bir plaza ortamını seçmiş görünüyor ve bu tercihle neoliberal sistemi eleştirinin hedefine koymuş oluyor. Ağustosböceği bir gün emekli olup bu zulümden kurtulmanın hayalini kurar. O gün geldiğinde gerçek bir ağustosböceği olarak her gün giymek zorunda kaldığı takım elbisesinden kurtulur, kanatlarını açıp göğe doğru süzülür. Bir elbiseden kurtulur gibi değil de daha çok deri değiştirir gibidir ağustosböceği. Göğe süzüldüğü sahneler sanki yaşamaya yeni başladığını anlatmaktadır.

Fare ile Dağ

Sosyalist kuramcı Antonio Gramsci hapishanedeyken bir mektup yazar eşine. Çocuklarına okusun diye bir de masal iliştirir mektubuna. Mektuptaki masal insanın doğaya verdiği zararı ve bu zararı telafi etmenin yolunu anlatır. Ama bunu yaparken insanı değil hayvanları ve doğayı konuşturur. Ekosistemin nasıl çalıştığına dair tersten bir okuma yapan bu masal insan hırslarının doğaya verdiği zararı telafi etmenin çözümü olarak dayanışmayı önerir. Bu dayanışma fikri en başta insanın kendisini evrenin merkezinde görmeyi terk etmesini zorunlu kılmaktadır. Ekosistemde herkesin yeri bellidir ve kainatta her bir canlı var olmak için diğerine muhtaçtır. O halde dengeyi bozmamalı, yeryüzünde fesat çıkarmamalıdır. Bunu hatırlatan başarılı bir Gramsci masalı. Bir ekolojik masal gibi dursa da bu anlatı kapitalizmin doğa üzerine etkisini konuşmak için oldukça idealdir.

Güney Çayırı

Dünyada yapayalnız kalmış iki kardeş  Mattias ve Anna’nın hüzün dolu masalını anlatıyor Astrid Lindgren. Açlık günlerinde bir başına kalan kardeşler komşu köyde bir çiftçinin yanına sığınırlar. Bekledikleri şefkat şöyle dursun, çiftçi çocukları çok ağır şartlarda çalıştırmaya başlar. İki kardeş çaresizce çiftçinin zulmüne katlanmak zorunda kalır. Okula gitme yaşları geldiğinde bunun bir rahatlama olacağını düşünseler de zulüm okulda da devam eder. Bir okul dönüşü rastladıkları bir kuşu takip ederek geldikleri Güney Çayırı’nda mutlu çocuklarla ve rengârenk bir araziyle karşılaşırlar. O gün harika vakit geçirdikten sonra eve dönerler. Ama ertesi gün okul dönüşü tekrar Güney Çayırı’na gittiklerinde bu kez geri dönmemecesine orada kalırlar. Ölüm ve ardından gelen cenneti sembolize ettiğini düşündüğümüz Güney Çayırı bir ömür zulme uğramış çocukların yüzlerinin güleceği tek yerdir belki de.

Farklı bileşenleriyle kapitalizmin işleyişini anlatan eserler

Motorlu Kuş

Sanayi Devrimi emek ve üretim kavramlarını hızla dönüştürdü. Öyle ki bugün bile hâlâ o zamanlardan miras kalan ‘yabancılaşma’ ile imtihan oluyoruz. Varlığı ve zamanı bu yabancılaşma teorisi üzerinden tartışıp duruyoruz. Hızlı ve çok sayıda üretimin değiştirdiği yeni insan ve toplum yapısı için Cahit Zarifoğlu çok güzel bir çocuk masalı anlatıyor Motorlu Kuş’ta. Bilimin modernizmle birlikte nasıl yıkıcı bir faktöre dönüştüğünü de konu edinen bu masal kapitalizmin başka bir yönüne bakmamızı sağlıyor: Hız kavramı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan baş dönmesinin kişide neden olduğu kimlik krizi.

Momo

Kapitalizmi en iyi anlatan klasiklerden biri de Michael Ende’nin Momo’sudur. Kimsesiz ve nereden geldiği belli olmayan küçük bir kızın eski bir şehir kalıntısında ortaya çıkışıyla başlıyor bu fantastik roman. Eğitim, toplum, ekonomi gibi kurumların eleştirisini ince ince vererek devam eden kurgu, Duman Adamlar’ın ortaya çıkışı ile hareketleniyor. Duman Adamlar’ın insanların zamanını satan alarak kurduğu sistemin nasıl insanları günden güne mutsuz, yabancı, yorgun ve çaresiz birine dönüştürdüğünü anlatıyor. Ende onlarca ülkeye ulaşan bu harika romanında sistemin tüm açmazlarını sembolik öğeler üzerinden aktarıyor okuruna. Öyle ki Momo’yla tanışan birinin kapitalizmin nasıl çalıştığını anlamaması mümkün değildir.

Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca

Kapitalizm tarihi elbette ki kolonyalizm tarihidir. Ülke aşırı coğrafyaların bilimsel gelişmeler sayesinde keşfedilmesiyle ortaya çıkan sömürü faaliyetleri kapitalizmin en ihtiyaç duyduğu şeyi sağlamıştır: sermaye. Ele geçirilen mallar sayesinde dolaşımın ve değiş-tokuş hacminin kat kat arttığı kolonyal faaliyetler yeryüzünü hızla talan etmiştir. Kolonyalizm aynı zamanda kültürel emperyalizmi de doğurmuştur ve sömürü her yönüyle gerçekleşmiştir. Yaşar Kemal filler ve karıncalar arasında geçen geleneksel bir halk anlatısını politik bir metne uyarlayarak ortaya sömürgeciliği özetleyen çok başarılı bir eser çıkarmıştır. Yeryüzünün tüm karıncalarının birleşip dev filleri yendiği bu roman yeryüzünün tüm mazlumlarına birlik olma ve direnme çağrısı yapmaktadır.

Hazırlayan: Ayşenur Narboğa

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir