Çocuk ve gençler için Filistin kitaplığı
İsrail’in resmen devlet olarak ilan edilmesiyle başlayan Filistin işgali 1948’den bu yana sürüyor. İsrail uyguladığı pek çok acımasız ve yasa dışı politikayla Filistinlilerin insan haklarını çiğnemeye devam ediyor. Yaşanan trajedi ağırlıklı olarak ölümleri konuşmamıza neden olsa da işgalin Filistinliler için anlamı daha da büyük. Filistinliler işgalin ve ambargonun neden olduğu pek çok sosyal ve ekonomik sorunla da boğuşuyor. Yoksulluk, kimlik krizi, uyuşturucu ağı, işsizlik, silahlanma, sağlık sorunları ve toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri gibi bir dizi sorun Filistinlilerin pek de gündeme gelmeyen sıkıntılarından sadece birkaçı. Listemizde yer alan, özellikle de gençlik kategorisindeki eserler bu sorunları okuyabildiğimiz pasajlar içeriyor. Böylece romanlar sayesinde Filistin’e içeriden bakmanın imkânını görüyoruz. Filistin’deki asıl meselenin fundamentalizm olduğunu, gittikçe daha da büyüyen aşırı milliyetçiliğin ve köktendinciliğin bu gerginliği tırmandırdığını hepimiz üzülerek görüyoruz. Filistin’e ve Ortadoğu’nun benzer kaderini yaşayan tüm ülkelerine bir bela olarak çöken terörün son bulması ve barışın tesis edilmesi duasıyla…
Hayırlı okumalar…
Bir Kuş Olsaydım
Arap çocuk edebiyatının sevilen ismi Fatma Şerafeddin İsrail işgalini Filistin’de örülen ayrılık duvarı üzerinden ele alıyor. Batı Şeria’da örülen ayrılık duvarı yüzünden yüzlerce Filistinli topraklarını kaybetti ve binlercesi sınırın öbür tarafında kalan hayatları yüzünden mağdur. Bu kitap da bir çocuğun kuş olup uçarak bu engeli aşma hayalini anlatıyor. Duvar örülmeden önce kendi topraklarında işgale rağmen mutlu geçen günlerini anımsayan çocuk duvarla birlikte yok olan anılarına ağlar. Babasının elinde tuttuğu anahtarın anlamını sorar. Baba, bir gün evlerine kavuşacakları ümidiyle bu anahtarı sakladığını anlatır. Ve çocuğun içine bir umut ışığı doğar. Filistinliler için anahtar Nekbe’nin sembolüdür. 1948’de İsrail’in resmen bir devlet olarak kurulmasını felaket (nekbe) olarak değerlendiren Filistinliler bu tarihten sonra hızla vatanlarından sürüldüler. Yeryüzünün dört bir yanına dağılan Filistinliler bir gün evlerine dönme umuduyla yaşıyor.
Ben Buradayım
Nahed Al- Shawa imzalı kitap sadece ismiyle bile çok ilgi çekici. Filistinlilerin yüzyıllardır verdiği “biz buradayız ve gitmiyoruz” mücadelesinin özeti âdeta. “Ben buradayım” diyen bir çocuk var kitapta, ismi Kerem. Başlıyor odasını, evini, sokağını anlatmaya. Hiç bir reel politik kaygısı, mezhep çatışması, küresel güç denge savaşı gözetmeksizin sadece “burada duruyorum” diyen bir çocuk… Dünyanın geri kalanının görmek ve duymak istemediği gerçeği haykırıyor: “Buradayım, benim evim burası!” Sonra ülkesini anlatmaya başlıyor Kerem tam bir misafirperverlikle. Ardından yeryüzünü, denizleri, galaksiyi. Evren bizim evimiz diyor Kerem. Hepimiz bu evrende birer komşuyuz ve barış içinde yaşayabiliriz diyor. Tüm işgale ve vahşete rağmen Kerem’in barış çağrısı o kadar kıymetli ki…
Cesur Balıkçı Kız
Arap çocuk ve gençlik edebiyatının bir başka duayen ismi Tagrid En-Neccar on beş yaşındaki Yüsra’nın Filistin’deki zorlu ama umut dolu hayatını anlatıyor. Filistin deyince sadece işgali ve dökülen kanı konuşuyoruz oysa orada çocukların ve gençlerin aşmak zorunda kaldıkları başka sorunlar da var. İşgalin sebep olduğu yoksulluk ve maddi sıkıntılar bir yana bir de toplumsal kabullerin insanlara yüklediği mesuliyetler de gençlerin omuzlarında. Gazze’deki ablukada hayatlarını balıkçılıkla zar zor geçindiren Yüsra’nın babası tekerlekli sandalyeye mahkûm olunca ve evin en büyük oğlu da şehit edilince geçim derdi Yüsra’ya kalır. Ancak Yüsra’yı bekleyen zorluk geçim yükünü sırtlamak ve İsrail ambargosuyla mücadele etmek değildir yalnızca. Bir kadın olarak balıkçılık yapacak olmak erkeklerin tepkilerine neden olur. Ve Yüsra hem balıkçılığı öğrenmek hem de bu tepkilerle mücadele etmek zorunda kalacaktır.
Şahinin Gözündeki Şifre
Tagrid en-Neccar bu kez konusu Lifta’da geçen bir direniş öyküsünden bahsediyor. Ziyad ve ailesi köylerinden sürgün edilmesinin ardından mülteci kampında hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Evin en büyüğü olan nine bir efsaneden bahsedip durmaktadır ama evdeki kimse bu efsaneyi pek ciddiye almaz. Ancak ninenin ölümüyle birlikte efsane açığa çıkar ve ninenin anlattığı efsanenin peşine düşen Ziyad sonunda efsanenin şifresini çözer. Kendi köklerini bulma yolculuğu ve vatan bilincinin ağırlıklı olarak işlendiği romanda Filistin’in başka sorunlarla boğuştuğunu da görüyoruz: Filistin’de büyük bir hızla yayılan uyuşturucu ağı ve İsrail tarafına kaçak işçi olarak geçen Filistinlilerin çelişkileri. Kitabın hatırlattığı diğer bir gerçek de sarı sabır otlarının (aloe vera) Filistinlilere evlerini bulmak için sağladığı kolaylık. Bu otlar hem köylerin fiziki sınırının bir delili hem de bellekteki geçmişin.
Zeytinyağının Sırrı
Cûd, hapishanedeki babasını hiç görmeden büyümüş bir çocuktur. Ancak bu durum genç bir delikanlı olan Cûd için artık dayanılmaz bir hâle geldiğinde ne pahasına olursa olsun babasını görme planları kurmaya başlar. Filistin’de kat kat engelleri aşıp hapishanedeki birini görmek neredeyse imkânsızdır. Filistin bölgesinin bereket simgesi zeytin Cûd’un da imdadına koşacak ve onu görünmez kılıp babasıyla görüşmesini sağlayacaktır. Velid Dakka’nın kaleme aldığı bu eser roman tekniği ve edebi eser açısından incelendiğinde zayıf bir kurguya sahip. Zeytinyağının nasıl olup da Cûd’u görünmez kıldığını ve bir dakika görüşmenin bile imkânsız olduğu hapishane şartlarında nasıl olup da saatlerce babasıyla ve diğer tüm mahkûmlarla görüşebildiğini anlamak güç. Kendisini görünmez kılan sihirli zeytinden çok az sayıda vardır ve bunu babası için, diğer mahkûmlar için kullanıp kullanmamak meselesi ortaya çıkar. Ama Cûd’un aklına bu sihirli zeytinleri kullanacağı daha etkili bir fikir gelir. Tüm bu çabasında Cûd yalnız değildir. Onu babasına kavuşturan asırlık zeytin ağacı ve hayvan dostları da vardır. Ağacın ve hayvanların Cûd ile konuşması bir yana hayvanların hapishanedeki babayla konuşması da kurgudaki kopukluğun başka bir nedeni. Romanın Filistin hakkında bize sunduğu başka bir gerçek de aşılama yoluyla dünyaya gelen Filistinli çocuklardır. Cûd da o çocuklardan biridir ve bu yüzden bir kez bile babasını görmeden büyümek zorunda kalmıştır. Romanda altı çizilen bir diğer husus da okumanın ve bilimin insanı cahillikten kurtaracağına dair inanç. Filistinlilerin işgal ve yoksulluktan daha çok cahillik gibi bir düşmanla boğuştuğunun mesajını veren yazar, Cûd üzerinden bu cahillikle de mücadele edilmesinin önemini vurguluyor. Elinde kalan son sihirli zeytinle bilimsel bir çalışma yapacağını söyleyen Cûd bu sayede ülkesinin geleceğini kurtarmayı hayal eder.
Ve Kader Böyle İstedi
Filistin’de gittikçe büyüyen Müslüman-Yahudi gerginliğini konu edinen Samer Sakka Amini bu romanında doğum esnasında hastanede çocukları karışan iki ailenin yıllar sonra bu gerçekle yüzleşmesini anlatıyor. Müslüman Decani ailesi de Yahudi Şakal ailesi de çocuklarını kendi ideolojilerine göre büyütmüşlerdir. Ve iki çocuk da öteki nefreti ile büyütmüştür. Roman, Yahudilerin nasıl büyük bir öfkeyle ve ırkçı nefretle Filistinlilere zulmettiğini uzun uzun anlatıyor. Bu öfke ve nefretin kaynağının din olduğu da sıklıkla vurgulanıyor. Yahudilerin bu tutumu Filistinlilerin Yahudi düşmanlığının en büyük nedeni. Romanda bu iki kutup arasındaki gerilim çok belirgin bir şekilde işleniyor. Asla bir uzlaşma ya da barış işaretine rastlanmıyor. Bu açıdan fundamentalizmin Filistin topraklarında ve İsrail politikasında ne kadar işe yaradığı görülüyor. Decani ve Şakal ailesi yıllar sonra çocuklarının karıştığını öğrense bile bu durum onlar için hiçbir şey değiştirmiyor. İki çocuk da sahip olduğu ideoloji ve inanç ağır bastığı için kendilerini büyüten ailelerinin yanında kalmayı seçiyor. Yazar “kader böyle istedi” diyerek var olan durumu kabullenmeyi salık verse de kendi kaderlerini yeniden yazmak tüm Filistin ve İsrail halkının elindedir. Barış ve huzur için her zaman bir fırsat vardır.
Bu yazı Nar Çocuk Yayınları katkılarıyla hazırlanmıştır.