Darwin’i popüler yapan sömürgeci bilim politikası

“17 Mayıs 2008’de, Portekiz’de bir üniversite öğrencisi Bruno’dan bir mesaj aldım. Bruno mesajında kendi okulunun resmî birtakım görüşlere sahip olduğu ve çeşitli sınavlar yoluyla başkalarının da bu görüşleri benimsemesini zorunlu kıldığı bazı konular hakkında benim ne düşündüğümü soruyordu. Aslına bakılırsa bu, dünyanın her yerinde görülen bir durumdu. İlahi bir gerçeklik gibi savunulan ve hiçbir zaman açıkça ifade edilmeyen bu tür ön yargılar, resmî eğitimi tehlikeli bir biçimde eğitim idealinin karşısında bir yerde konumlandırıyor. Fakat bu önyargıları tespit etmek son derece güç, hele de gençler söz konusuysa neredeyse imkansız.

Bazen bu kötücül ön yargılar, basit bir şekilde, temel öneme sahip bazı bilgilerin gizli tutulması yoluyla idare ediliyor. Bruno’nun canını sıkan da böyle bir durumdu: Katıldığı lisansüstü programın amacı evrim sürecinin nasıl işlediğinin ortaya konmasıydı. Aşağıda görmüş olduğunuz mektup, Bruno’ya toplu eğitimin en iyi gizlenmiş silahlarından biriyle tanıştırmaya dönük girişimlerimi temsil etmektedir: yani istediğini dışarıda bırakarak yalan söyleme.

“Sevgili Bruno,

Darwin’in görüşleri ile Wallace’in görüşleri hakkındaki fikirlerimi soruyorsun. Buna göre Darwin, biyolojik ilerlemenin, türün üyeleri arasında zayıfların üreme sürecinin dışına itilmeleri amacıyla yürütülen ölümcül bir mücadele ile mümkün olduğunu söylerken Wallace adaptasyon ve işbirliğinin asıl önemli faktörler oluğunu söylüyor.

Bu görüşlerin ikisi hakkında da yorum yapabilecek durumda eğilim ama bana kalırsa senin burada merak ettiğin şey şu: nasıl olur da Darwin büyük bir tarihsel figüre dönüşürken Wallace unutulup gider?

Bilimin politikası, sıradan öğrencilere yönelik fen derslerinde nadiren ele alınan bir konudur. Fakat Darwin’in bulunduğu konuma yükselmesi ile Darwin’in kişiliği ve neler bildiği arasında çok önemli bir bağ vardır. Wallace ise kaybolmaya mahkum biridir. Bu konuyla ilgili iki mükemmel eleştirel kitap Thomas Kuhn’un Bilimsel Devrimlerin Yapısı ve Robert Scott Root-Bernstein’in Discovering başlıklı kitaplarıdır.

Darwin’in teorisine geri dönelim. Eminim okulda kimse sana Darwin’in çok zengin bir adam olduğunu, vaktinde pek çok ülkede hatırı sayılır nüfuzu bulunan çevrelerde geçirdiğini anlatmamıştır. Aynı şekilde, eminim, Darwin’in bir bilim adamı olarak değil rahip olmak üzere eğitim aldığını da bilmiyorsun. Birazdan bu detayın niçin bu kadar önemli olduğunu ifade edeceğim fakat şu an senden istediğim, öğretmenlerinin niçin bu detayı sakladıkları üzerine biraz kafa yorman.

Okular ve üniversiteler, Wallace’nin yoksul bir aileden gelme olduğunu da anlatmayacaktır, kendisinin en candan yaklaştığı kişilerin boğaz tokluğuna çalışan emekçiler olduğunu da.. Belki bu candan yaklaşımı eksantrik bir bilim adamının halleri gibi görebilirdik fakat Wallace bu düşüncelerini siyaset sahnesine de taşımış, Darwin’in üyesi olmaktan büyük keyif aldığı sınıfların canını çok sıkmıştır.

Söz gelimi Wallace toprak mülkiyetinin toprağı işleyen kişiye devredilmesini talep eden toprak reformu hareketinin önemli yüzlerinden biridir. İngiltere’deki bilim çevrelerinden nefret etmiş, buraları bir bilim yuvası değil Darwin gibi züppelerin fink attığı kulüpler olarak görmüştür. Bu biyografik bilgilerin bazılarının burada adını andığımız kişilerin nasıl tanındığı üzerinde bir etkisi olmuş olabilir mi?

Bir adım daha geri gidelim. 19.yy’da liberal ikna sanatının ustaların diye bilinen kişiler arsında servest ticaret çok fazla savunucusu olan bir meseleydi. Fakat Wallace serbest ticareti açık bir dille eleştirdi ve serbest ticaretin çalışanların canına okuyan bir sistem olduğunu söyledi. Denebilir ki Wallace, çağının Ralph Nade’iydi ama çıkarıldığı mahkemede kendisini sorgulayan yargıçlar da Wallace’ın kıyasıya eleştirdiği sınıfa mensuptu.

İlk başta sorduğun soruyu cevaplandırabilmek için tüm bu detayları bilmek gerekiyor. Eğitim alman için sana yardımcı olacak üzere oluşturulmuş görünmez komiteler ise bunun aksine kararlar alıyor. Henüz dile getirmediğim bir başka konu ise Wallace’in teorisinin İngiliz İmparatorluğu’nun başka ulusları kontrol altında tutmak gibi çıkarları bakımından bük sıkıntıları beraberinde getirdiğidir. Darwin’in teorisi ise hükümetin tüm planlarıyla birebir örtüşmekte dahası hükümetin faaliyetlerini meşrulaştırmaktadır. Acı gerekçe ise şu Wallace İngiliz yönetici sınıfının fena halde nefret ettiği biriydi. Türlerin gelişimini açıklamak üzere ortaya attığı “barışçıl adaptasyon” fikri, İngiliz imparatorluğunun kuruluşu ve bekası için gerekli olan şiddete dayalı araçlara taban tabana zıttı. Öte yandan Darwin’in açıklaması, yaşam boyu süren bir ölüm kalım mücadelesinin doğanın temel kuralı olduğu yönündeydi. Bu teori, 19.yy İngiltere’sinde bilimi emperyalizmin, küreselleşmenin, ırkçılığın, sömürgeciliğin, serbest piyasa ekonomisinin ve daha pek çok alanda güçlünün yanında konumlandırmıştır. Fakat eğer Wallace’in dediği gibi hayat işbirliğinin olduğu yerde özü itibarıyla daha iyiyse ayrıcalıklar üzerine kurulu bu dünya baş aşağı döner.

Darwin’in yaşadığı dönemde Hristiyanlık eski gücünü kaybetmiş, ritüellerden ibaret bir hale gelmişti. Anglikan düzeninde olduğu gibi burada da geçmişin tehlikeli bir kalıntısı olan din, devletin kontrolü altında tutulmalıydı. Fakat her ne kadar Wallace düşüncelerini dini bir çerçevede otaya koymamışsa da teorisini oluşturma biçimi itibarıyla yolu yüzyıllardır süregelen Hristiyan geleneğinin temel öğretisine çıkıyordu: Hepimiz kardeşiz ve kardeşlerimizi gözetmeliyiz. Kaçınılmaz olanla karşı karşıya kaldığımızda yapmamız gereken şey, şiddete başvurmak değil sabırla beklemektir.

Hristiyanlık öğretisinin kitleleri harekete geçirme ve boyunduruktan kurtarma kabiliyetine sahip devrimci mesajı, İngiltere’de yüksek sınıflar için büyük bir korku kaynağıydı. İnsanlar hayatın anlamını ilişkilerinde, sevgide, inançta, sadakatte, ve aza kanaat getirip kendi kendine yetmekte bulduğunda bir mutluluk formülü olarak hep daha fazlasına sahip olmak geçersiz hale gelir. Peki bu ticaret uygarlığı için bu durumun ne gibi bir anlamı vardı? Öte yandan rekabet iyi bir yaşamın en temel unsuru olarak görüldüğünde komşunuzdan daha üstün olmak toplumun tam kalbinde yatan bir kurala dönüştüğünde bundan karşı çıkan iş yaşamıdır. Kazanmak için başkalarının kaybetmesi gerekir. Kaybedenlerin sayısı ne kadar fazla ise zafer o kadar büyüktür.

Sevgili Bruno, Darwin ile kuzeni Francis Galton’un ortaya koyduğu tartışmalı teorilerin ve biyolojik faraziyelerin politik arenaya taşınması sonucunda hayatını kaybeden insanların bedenlerinden bir köprü yapsak dünyadan aya gidip gelebiliriz. Geniş insan kitlelerini “insan kaynakları” diye görme eğilimine sahip olan politika yapıcılar, Darwin sayesinde insan hakları denilen o saçma ideallere tecavüz etmek için bir nedene sahip oldular. Darwin pek çok insanın evrimin son halkasını temsil ettiğini söylüyordu. Tıpkı Fichte, Spinoza, Calvin ve Platon’un kendinden önce söylediği gibi. Doğrusu Anglikanların “kutsal düzen” adını verdikleri şey de Darwin’in söylediklerinden çok farklı değildir. Bugün apolojistler suçu “sosyal Darwinistler”e atar ve bu kişilerin Darwin’in fikirlerini toplumu yönetmeye dönük pratik talimatlara çevirdiklerini söylerler. Bu kişilere kanma. Bitkilere ve hayvanlara sunulan tercihi toplumun yöneticileri olmak isteyen insanlara da sunmak üzere “soy ıslahı” denen yeni bilim dalını bulan kişi Darwin’in kuzeniyse de Darwin’in en büyük Darwinist olduğunu görmek için İnsanın Türeyişini okumak yeterlidir.

Umarım bu anlattıklarım Wallace’nin nasıl silinip gittiği ile ilgili biraz fikir vermiştir. Wallace’nin askeri harcamaları kamusla alanda ermesi bile tek başına onu tarihten silmeye yetecek bir fiildir. Bilim tarihi kitaplarında dipnotlarda adını gördüğümde halen şaşırıyorum ama sanırım çok uzak olmayan bir gelecekte Wallace’in adını dipnotlarda da görmeyeceğiz. Burada anlattıklarım kamusal muhayyileyi kontrol altında tutan sayısız illüzyona tek bir örnek.”

KAYNAK: Bu yazı John Taylor Gatto’nun Edam Yayınları’ndan çıkan Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı kitabının 182-186 sayfalarından alıntıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir