Kahraman merkezli okuma
Süper Kahramanlar çağında yaşıyoruz. Hollywood sinema sektörünün kahraman çıkarma başarısı ilk günkü gibi devam ediyor. Pek çok farklı sektörden başarılı şirketler kahramanlarıyla çağa damga vurmaya daha da devam edecek gibi görünüyor.
Çağın, kahramanların omzunda yükselmesi sinema sektörüyle başlamış bir şey midir? Dahası bu kahraman icat etmeyi Hollywood neye borçludur?
Tabii ki mitolojiye. Çok eksi kaynaklardan devşirilen ve ölüden diri çıkaran bu metot çok uzun zamandır “kahramanlar savaşı” olarak devam ediyor. “Söylem ve gösterim” hep bu kahraman mitleri üzerinden gidiyor.
Kutsal metinlerde de durum farklı değildir. Peygamberlerin kıssası ne çok anlatılır. Bir beşer modelinde ideal bir yaşam kurgulanır. Tabii peygamberleri süper kahramanlardan ayıran çok şey var ancak burada mesele şu: biz bize anlatılan isimleri nasıl okuyoruz? Soru bu.
Marksist edebiyat eleştirmeni Terry Eagleton “Edebiyat Nasıl Okunur” isimli son derece başarılı kitabında karakter, anlatı, yorum ve değer gibi üst başlıklar etrafında okura harika bir kılavuz sunuyor. Tabii ki kitapta zikrettiği isimlerin hepsi Batı’ya ait. Olsun. Sonuçta son iki yüz yıldır edebiyatı da Batı’nın anladığı gibi anlamıyor muyuz? Bari doğru anlayalım!
Eserler Batı öykü ve romanı sınırında kalmış olabilir ama bir metin nasıl okunur sorusunun etrafında yer bulan cevaplar, mutlaka her edebiyat okurunun ilgisini çekecektir. Benim en ilgimi çeken başlık “karakter” konusu oldu. Bunun sebebi yazının girişinde de söylediğim gibi bu kahramanlar çağının kahraman dayatmasına karşılık kendi kahramanlarımı bulma yolculuğuma katkı sunmasıdır. Aslına bakarsanız bir kahramana ihtiyacımız var mı sorusunu da çok önemsiyorum ama bunu başka bir yazıya bırakarak devam edeyim.
Eagleton okurların kitapta olay örgüsüne takılıp kaldığını, bir anlatıda yer alan karakterleri ıskaladığını, karakterleri sadece dedikodu düzeyinde yakalayabildiklerini, yazarın ne anlattığını nasıl anlattığından daha çok önemsediklerini eleştirir kabaca. O halde “bir edebiyat eserini bir gazete haberinden ayıran şey nedir” diye sorar. Olay örgüsüne, bizdeki macera ve sürükleyicilik tutkusuna yenik düşmüş bir romanın karakterleri nasıl var olur ki? Edebi bir eser olay üzerinden mi gider yoksa başarısını o kurgusal kahramanına mı borçludur? Bir kitabı “edebi” kılan hangisidir?
Gerçek bir okur, kahramana gerçekten kıymet verir. O karakterin kurgusal olduğunu göz ardı etmeden o kurgusallığın gerçeklikle mesafesindeki açının oranını ölçer ve eserdeki bu başarıyı bu açıya göre yorumlar. Tabi bu oran tespiti kendi okur niteliğinin de karnesini oluşturur.
Bir yakınımız bize başından geçen bir olay anlattığında onu dinlerken ne hissediyorsak edebiyata yaklaşımımız da bundan farklı değildir. Olaylar arkasındaki sır perdesi yahut aksiyonun kanımızı hızlandırması bunu bize anlatanın gözbebeklerindeki oynamayı okumamızı engelliyor mu? Özne’yi anlıyor muyuz? Özne’nin yavaş yavaş nasıl doğduğunu?
O halde özneyi merkeze alalım. Sonra o öznenin etrafında yavaş yavaş doğan diğer isimleri belirleyelim. Bir masa etrafında yavaş yavaş oluşan bu isimlerin bir röntgeninin çekelim. O röntgen filmi bize aksaklıkları, tutarsızlıkları, iyi ve eksik olanı söyleyecektir.
Konuyu çocuk edebiyatına bağlamak ve bir öneri sunmak istiyorum.
Kurgu eserlerde kahraman merkezli bir okuma planı geliştirmek gerekiyor. Bunun için örneğin bir şema oluşturup her bir eserde bu şemayı uygun bir şekilde doldurarak karakter analizi yapılabilir.
Şemadaki başlıklar şu şekilde olabilir:
Ana karakterin adı ve bedensel özellikleri
Sevdiğim yönleri
Sevmediğim yönleri
Karakterle birlikte öne çıkan duygular
Karakterin altını çizdiğimiz sözleri
Diğer karakterlerle ilişkisi
Karakteri tanımlayan üç kelime
Kendi şemanızı ve karakter analiz grafiğinizi oluşturarak çok daha verimli bir okuma yapabilirsiniz. Bu yöntemi hem kendiniz hem de çocuğunuz için deneyebilirsiniz. Bu yöntemle kitaplar daha akılda kalıcı olur ve detaylar yakalanmış olur.
Nasıl kitap okunur sorusunun en önemli cevabı kitaptaki kahramanın iyi anlaşılmasına bağlıdır. Her yazar önce kahramanını oluşturur ve ardından onun etrafında bir olay örgüsü kurar. Kahramanı anlamak okura kendini anlamak için de bir fırsat sunabilir. Hem böylece hayatımıza giren insan sayısı çoğalır ve bunu bir çeşit oyuna da dönüştürebiliriz. Hem edebiyat hem oyun hem de kişilik gelişimi için harika bir fırsat sunan bu yöntem bize içinde bulunduğumuz çağı anlamaya da yardımcı olur bakarsınız. İşte o zaman bu çağa ait olup olmamak kararını daha iyi verebiliriz.
Hürmetler…