Müze Ziyareti Öncesinde Okunası Bir Yazı-II
Güncel Sanatın Anlık Bildirimleri
Müzelerle ilgili olarak ele alacağımız bu ikinci yazıda daha çok güncel sanata dair birkaç hususa değineceğiz.
Hans Belting “şimdi neyin sanat olduğuna piyasa karar veriyor o da alternatif bir bağlam kurmaktan aciz” diyerek çağdaş sanatı eleştirerek bunu modernliğin parçalanmasını olarak ifade ediyor. Sanat Tarihinin Sonu isimli kitabında ayrıntılarıyla dile getirdiği bu ifadeyle günümüz sanat müzelerinin birer medya ve iletişim ortamına dönüşmesini kast ediyor. Ali Artun’un da bu konuyu detaylarıyla incelediği çalışmaları müzelerin şirketlerin eline geçmesiyle işlevlerinin çok başka bir şeye dönüştüğü tezine dayanıyor. Detaylı okuma yapmak isteyenler her iki isme de bakabilir.
Müzeler toplumdaki sınıfsallığın bir göstergesidir. Bu algının tarih ve bilim müzelerinde yıkıldığını bir nebze de olsa söylemek mümkün. Gerçekleştirilen okul etkinlikleriyle ve yerel yönetimlerin teşvikleriyle tarih ve bilim müzeleri eskiye nazaran daha fazla ve her kesimden insanın ziyaretini olağan hale getirmiştir. Tabii bunu devlete ait tarih ve bilim müzeleri için söyleyebiliyoruz. Sanat müzelerinde ise durum farklı. Buralar toplumdaki sınıfsallığın hâlâ çok güçlü hissedildiği yerler. Bunda tıpkı az önce ifade edildiği gibi piyasanın ve kültürel iktidarın büyük etkisi var. Çünkü piyasa davranışlarımızı ve birbirimizle olan ilişkilerimizi de belirleyen kültürel iktidarla iç içedir. Bir çağdaş sanat sergisi gezmek kimin bu sergiyi gezeceği ve nasıl gezileceği ile doğrudan ilişkilidir.
Güncel sanat postmodernizmin de etkisiyle hemen her konuyu istediği gibi yorumlama imkanına kavuştu. Toplumdaki sinir uçlarıyla oynamaya el verişli pek çok çalışmaya ev sahipliği yapabilir bu yüzden. Kültürel iktidarın yargı dağıtan vagonlarına dönüşebilir, birinden çıkıp diğerine girdiğiniz ama aynı yere giden bir tür aynılık hissi veren vagonlar…
Güncel sanatın sosyal meseleleri ele alışı bazen büyük eleştirilere neden oluyor. Örneğin son yıllarda giderek artan mültecilik sorununa yönelik ortaya konan performanslar[1] konu sıkıntısı çeken sözüm ona sanatçıların adeta bu konuya “atladıklarını” ve büyük fırsat yakaladıklarını gösteriyor. Hakikat ve adalet arayışındaki misyonu ile sanat, gösteri toplumunun[2] bir enstrümanı haline gelerek amacından sapmış görünüyor. Ve sanat adı altındaki bu gösterilerden kimlerin ne paralar kazandığı tam bir muamma!
Bugün sınıfsallığı besleyen önemli bir gösterge olarak sanat mekanları bu yönüyle de ele alınmaya muhtaçtır. Küresel sorunları ve insanlık trajedilerini manipüle etmeden de sanatın safında yer almak mümkündür. Ama önce sanattan ne anladığımızı tanımlamamız gerekiyor. Okullarda ve kamusal alanlarda çocuklardan beklenilen performansa dayalı pek çok etkinlikten neyin amaçlandığı da bu konuya bağlı olarak ele alınmalıdır.
Güncel sanat, müzecilik ve sanat tarihine ilişkin kapsamlı okumalar için Ali Artun‘un sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
[1] Örneklere göz atmak için link: https://www.haberturk.com/yasam/haber/1264631-sanatta-multeci-kapisi
[2] Guy Debord’un toplum ve medya eleştirisini dile getirdiği kitabının ve kavramının adı.